16 Ağustos 2014 Cumartesi

İran, sahiden 'kılcal damarlarımıza kadar girmiş' olabilir mi?

Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı buradan da paylaşıyorum. Yazının içinde kullandığım geniş alıntının tam metninin web linkini de bulacaksını, meraklısı oradan da bakabilir.
***


İstanbul polisi, 2010 yılında bir ihbar üzerine Nurettin Şirin adlı birini soruşturmaya başlıyor.
Şirin, 'Selam-Tevhid: Kudüs Ordusu' adlı bir örgüt davası nedeniyle hapis yatmış, 'Selam' adıyla dergi çıkaran bir İslamcı.
Onu takibe başlayan polisin soruşturması genişledikçe genişliyor, son olarak 251 kişi bu dosya kapsamında 'şüpheli' sıfatıyla soruşturuluyordu; bu insanların telefonla konuştuğu 3 bine varan sayıda insanın telefon konuşmaları kayda alınmış. Kaydedilen kişiler arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı Hakan Fidan da var.
Sonra 17 ve 25 Aralık operasyonları oldu. Bu operasyonlara hükümet sert tepki gösterdi; İstanbul polisi ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı hallaç pamuğu gibi atıldı.
Derken İstanbul'un 'yeni' polisi, 2010'dan beri açık olan 'Selam-Tevhid' soruşturmasıyla ilgili 1200 sayfalık bir fezleke yazdı; bu fezlekeye dayanan savcılık da dosyayı 'kovuşturmaya yer yoktur' kararıyla kapattı.
Biz, 'eski' İstanbul polisinin 'Selam-Tevhid' dosyasının ayrıntılarını bilmiyoruz; bildiğimiz tek şey, 'yeni' polisin bu dosyayla ilgili yazdıkları.
Bazıları, 'yeni' İstanbul polisinin bu fezlekesinin çok önemli bir soruşturmayı örtbas ettiğini öne sürüyor. Bu iddiayı defalarca dile getirenlerden biri, uzun yıllar İstanbul emniyetinde son derece kritik görevler yapmış olan, son olarak Hakkari Emniyet Müdürüyken 17 Aralık operasyonuna cevaben hükümet 'paralel örgüt tasfiyesi' adı altında polis atamalarına başlayınca meslekten istifa eden Tufan Ergüder.
Ergüder, 22 Temmuz günü İstanbul'da görev yapmış önemli polis müdürlerine yönelik operasyon başlayınca, hemen o akşam Bugün TV'ye çıktı ve önemli açıklamalar yaptı. O sırada polislere yönelik operasyonla 'Selam-Tevhid' dosyası arasında ilişkiyi bilen pek kimse yoktu ama Tufan Ergüder bu ilişkiyi kurdu.
Bakın o gün neler dedi Tufan Ergüder, mecburiyetten kısaltarak aktarıyorum: (Az önceki linkte verdiğimin dışında da demeçleri, yazıları oldu Ergüder'in, biri burada, bir başkası ise burada...)
- Hükümetin içinde İran devriminden beslenmiş bir kanat 2007-2011 yürütülen Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonların hedefinde olan kişi ve gruplarla duygusal ve organik bağlantıları var. Bu nedenle Ergenekon ve Balyoz davası süreçlerinin bitmesine müsaade etmediler. Ergenokon ve Balyoz operayonları boyunca duygusal ve organik bağı olan zevat hiçbir delile inanmadı ve imzalamadı. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ergenekon raporunu imzalamakta direnç gösterdi. Bu nedenle Emniyet müdürlerine bugün yapılan operasyon hükümetin içindeki bu grubun Selam Tevhit isimli silahlı terör örgütünü önce temize çıkarma çalışmasından başka bir şey değildir. Ve Selam Tevhid soruşturmasını kapatmak isteyenler dünün ulusalcıları ile işbirliği içinde.
- Selam Tevhid dosyasında devletin derinliklerine giren yabancı örgüt ajanlarından bahsediliyor. Ama bu Selam Tevhit terör örgütü soruşturmasını itibarsızlaştırmak için büyük kampanya yaptılar. Gazetelerde yedi bin beş bin kişiyi dinlediğine yönelik haberler yaptırdılar. Kısacası büyük bir örtme kampanyası düzenlediler. Delilleri örtmek istiyorlar. Başarılı olabilirler mi? Mümkün görmüyorum.
- En zor operasyon ise Selam Tevhit silahlı terör örgütü operasyonu. İran Türkiye’nin içerisinde kılcallara kadar yerleşmiş çok tehlikeli bir örgüt. TRT içerisinde müsteşarlıklarda yer alıyorlar. Bu nedenle zor bir operasyon. İlk kez Selam Tevhit  örgütü hakkında net deliller bulundu. Ama bırakmadılar.
- Bakın bugün gelinen noktada Türkiye’nin önünde en büyük problem Selam Tevhid silahlı örgütüdür. Yapamadık bu operasyonu. Biz yapamadık ama birileri gelir yapar. 


Örtbas etmek mümkün mü?



Bu ülkede devletin ve bürokrasinin işleyişini eğer biraz biliyorsam, bu ülkede hiçbir kağıt parçasının kaybedilemediğini de biliyorum.
Eğer 'yeni' İstanbul polisinin yaptığı büyük suçların ve 'kılcal damarlarımıza kadar sızmış' bir örgütün üzerini örtmekse, bunun başarılamayacağını şimdiden söyleyelim.
En azından 'eski' polis halen haklarında dava açılmasını ve mahkemeye çıkmayı bekliyor. Örtbas edildiği söylenen operasyonun bulgularını ve delillerini onlar çıkar mahkemede anlatırlar.
Benim, 'yeni' polisin fezlekesinden edindiğim izlenim, ortada telefon dinleme ve kişi izleme dışında pek de fazla delil olmadığı. Örgütün içine ajan sokmak istemiş polis ama bir netice alınamamış, vazgeçilmiş.
Zaten ortada dava açmaya yeterli delil olmadığı, soruşturma dosyasının dört yıldır açık olmasından da belli ama biz yine de 'eski' polislerin mahkemede ne anlatacağını bir bekleyelim.


Devrimci Karagah'ı unutma



Eli silahlı, bombalı bir örgüttü Devrimci Karargah ama birkaç kişiden oluşuyordu sadece.
İstanbul polisi o kadar mahir çıktı ki, sonunda eski bir polis müdürü olan Hanefi Avcı'yı bile bu örgüte yardım yataklıktan hapse atmayı, yıllarca hapiste tutmayı başardı.

O yüzden, polis 'örgüt' dediğinde bir kere değil onlarca kere düşünmek gerek bence.

1 yorum:

  1. TÜRKİYE'nin, hedef veya hedef olması muhtemel ülkeler üzerinde yürüttüğü istihbarat faaliyeti ESPİYONAJ, yabancı bir ülkenin Türkiye üzerinde yürüttüğü istihbarat faaliyetine karşı yapılan çalışmalar ise KONTRESPİYONAJ olarak isimlendirilmektedir. Gerek espiyonaj ve gerekse kontrespiyonaj faaliyetlerinin de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT)'nın asli görevi olduğu bilinmektedir. "Selam Tevhid Kudüs Terör Örgütü"nün, her ne kadar "terör" faaliyetlerini de içerse, esasında İRAN'ın Türkiye üzerinde istihbarat faaliyetinde bulunmasına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öyleyse; bu dosya neden MİT'e devredilmemiştir veya, terör faaliyetini de içerdiği için, Emniyet Teşkilatı ve MİT birlikte çalışma içerisine girmemişlerdir? Ayrıca, milli menfaatlere aykırı faaliyetleri içeren bu derece öneme haiz bir dosya, "kovuşturmaya yer yoktur" gerekçesiyle savcılıkca nasıl kapatılabiliyor? Kurumlar veya cemaatler arasındaki fikir ve menfaat çatışmaları, ne zamandan beri ülke menfaatlerinin önüne geçmeye başlamıştır? Türkiye Cumhuriyeti rejiminin kurumları, Anayasadan aldıkları yetkiye dayanarak üstlerine düşen görevlerini yapmadıkları sürece, bu tür olumsuzluklarla daha çok karşılaşabiliriz.

    YanıtlaSil